Engin Altan Düzyatan Çöp Adam'daki Tamer'i anlattı: Oynadığım başroller arasında en az konuşanı

yüzelli

New member
Engin Altan Düzyatan Çöp Adam'daki Tamer'i anlattı: Oynadığım başroller arasında en az konuşanı
Engin Altan Düzyatan Çöp Adam'daki Tamer'i anlattı: Oynadığım başroller arasında en az konuşanı

Star'ın yeni dizisi Çöp Adam'da Tamer karakterine hayat veren Engin Altan Düzyatan, rolünü anlatırken, "Herhalde oynadığım başroller arasında en az konuşanı. Bazen çok şaşırıyorum, sete gidiyorum ve hiç ezberim yok, o gün hiç konuşmadan setten dönebiliyorum. Böyle bir karakteri oynamak biraz daha zor" ifadesini kullandı.


Star'ın yeni dizisi Çöp Adam'da Tamer karakterine hayat veren Engin Altan Düzyatan, Hürriyet'ten Hakan Gence'ye verdiği röportajda, dizide kendini neyin etkilediğini anlattı. Düzyatan, "Çöp Adam gerçek bir hikayeden uyarlanmış, böyle bir adamın varlığını bilmek beni çok heyecanlandırdı. Tamer’in neler hissettiğini, aklının nasıl çalıştığını ve hikayesinin nasıl bir düzende ilerleyeceğini açıkçası merak ettim ve projenin içinde olmak istedim" dedi.

Ünlü oyuncu dizideki Tamer karakterini şöyle anlattı: "Tamer ilginç biri, zor bir çocukluk geçirdiği için kendi ayakları üstünde durmayı çok erken yaşta öğrenmiş, büyük sorumluluklar almak zorunda kalmış. Her şeyden önce anne-babasının yerine kız kardeşinin tüm sorumluluğunu üstlenmiş. Farklı bakış açısına sahip bir karakter. O yüzden de belki oyun sektöründe. Bir oyun içgüdüsüyle bir gün şirketini satıyor ve yine bir oyun içgüdüsüyle bütün aileyi bir yalıda buluşturuyor. Şirketini 300 milyon dolara sattığı gece, yolda yürürken bir anda onu çok etkileyen bir kadını, sebebini tam olarak da bilmediği bir nedenle kaçırıyor."

"Tamer, çocuk ruhunu kaybetmemiş, her hikâyenin içerisinde bir oyun arıyor. Ben de öyleyim" diyen Düzyatan, "Herhalde oynadığım başroller arasında en az konuşanı. Bazen çok şaşırıyorum, sete gidiyorum ve hiç ezberim yok, o gün hiç konuşmadan setten dönebiliyorum. Böyle bir karakteri oynamak biraz daha zor. Çünkü tüm ifadeyi yüzünle, vücudunla izleyiciye vermen gerekiyor" şeklinde konuştu.

Canlandırdığ karakter gibi gerçek hayatta da takıntıları ya da saplantılarının olup olmadığı sorusuna Düzyatan, "Belki küçük şeyler… Mesela bir yere ilk defa gidiyorsam kaç tane merdiven çıktığımı sayıyorum. Hoşuma da gidiyor, yani bütün oturduğum evlerimde kaç merdiven vardı, bilirim. Onun dışında genel anlamda obsesif değilim" diye yanıt verdi.

Düzyatan, kendisiyle ilgili estetik yaptırdığı iddialarına da şöyle yanıt verdi: "Estetiğim yok, burnumu yaptırmadım. Elmacık kemiklerime, çeneme dolgu, botoks filan da yaptırmadım. Sonuçta yüzüyle iş yapan insanlarız. Çok fazla mimik yapıyorum. Kendime ama özellikle yüzüme herkese oranla daha iyi bakmam gerek. Rutinlerimi uyguluyorum, tüm bakımlarımı düzenli olarak yaptırıyorum. Kendimi değiştirmek gibi bir derdim yok. Bu konuyla ilgili çıkan fotoğrafın açıkçası iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. O fotoğraf çok hasta olduğum bir sabah, 8.00’de, uykusuz geçen birkaç gecenin üzerine, ekran üzerinden çekilmiş.Ben doğruları söyleyeyim de sonuç olarak herkes istediğini düşünmekte serbest."

Röportajdan diğer satır başları işse şöyle: . "Bana değer veren, beni iyiye yönlendiren insanlarla, ailemle vakit geçiriyorum. İki çocuğum var ve onların büyüme hallerini kaçırmak istemiyorum çünkü zamanın geri dönüşü yok. Oyunculuk bir yaşam şekli, onda kendini geliştirmeye devam ediyorsun. Ben çok sevdim 40’ları. Hayat daha benim kontrolümdeymiş gibi geliyor." . "Mükemmeliyetçiliğimle uzun yıllardır uğraşıyorum. Her şeyin en iyisi olması için çok çaba sarf ediyordum ve herkesin de aynı çabayı sarf ettiğini düşünüyordum. Bunun aslında beni mutsuz ettiğini, beklentilerimin karşılanmadığını fark ettim. Çünkü herkes sizin gibi düşünmüyor, düşünmesi de mümkün değil. Yaşananlara herkes aynı bakış açısıyla bakmıyor." . "Son zamanlarda üzerinde çalıştığım şey: Herkesi olduğu gibi kabul et. Kendi adıma işimi iyi yapmaya çalışıyorum. Karşımdakini de olduğu gibi kabul edip kimseden bir şey beklemiyorum, bu beni çok daha rahatlattı, strese girmiyorum." . "Her insanın egosunun olması gerekiyor ama o öyle ince bir çizgi ki... Biraz fazlası zarar vermeye başlıyor, kendini bir şey zannediyorsun. Ben ego konusunu çok erken yaşta çözdüm. Bu işin okulunu okudum, erken yaşta tanındım ve dolayısıyla bu gerçekliklere alıştırıldım. Sonuçta biz doktor değiliz, ameliyat yapmıyoruz, bizim işimiz eğlence. Kendimi ciddiye almıyorum ama işimi çok ciddiye alıyorum." . "Dünyanın hiçbir yerinde aktörler kendilerini çok da ciddiye almazlar. Yurtdışında bir aktörün yanına gittiğinizde gayet samimi bir şekilde sizinle konuşuyor. Yaptığı işi ciddiye alıp saygı duyuyor. Bir hayat yaşıyoruz, başı belli ama sonu belli değil. O yüzden de içinde olduğun ana odaklanmak çok önemli." . "Neşeli bir adamımdır ve hikâyeye negatif tarafından değil, dolu tarafından bakmaya çalışırım. Anladığım, dışarıdan bakıldığında sert görünen bir mizacım var. Daha gençken biraz daha sert mizaçlı olduğum da doğru. Sonuçta hepimiz belli duvarlarla büyüyoruz. Kendimize ördüğümüz bu duvarlar ‘survivor’ (hayatta kalan) ruhu aslında. Daha az zarar görelim diye bunu yapıyoruz. Fark etmediğimizde bir şekilde daha sert, kalıplaşmış bir yapıya doğru sürüklenebiliyoruz, sonuç olarak mizacımız da daha sert görünebiliyor."
Alıntıdır
 
Üst