Hangisi aruz ölçüsünün feilatün, feilatün, feilatün, feilün kalıbıyla yazılmıştır ?

Irem

New member
Aruz Ölçüsünde “Feilâtün, Feilâtün, Feilâtün, Feilün” Kalıbı: Hangi Şiirler Bu Ahenkle Yazılmıştır?

Selam dostlar,

Bugün forumda hepimizi ilgilendirebilecek, özellikle edebiyatla haşır neşir olanlarımızın kafasını kurcalayan bir konuya değinmek istiyorum: **Aruz ölçüsünde “Feilâtün, Feilâtün, Feilâtün, Feilün” kalıbı hangi şiirlerde karşımıza çıkar?** Eminim bazılarınız bu kalıbı sınavlarda görmüş, bazıları ise divan şiiriyle uğraşırken kulağına çalınmıştır. Ama işin aslına bakarsanız, bu kalıp sadece teknik bir konu değil; edebiyatın ruhuna ve kültürümüzün hafızasına açılan bir kapıdır.

Aruz Ölçüsü Nedir, Neden Önemlidir?

Aruz ölçüsü, Arap ve Fars edebiyatından Türk edebiyatına geçmiş, hece uzunluklarına dayalı bir vezindir. Türk şairleri özellikle Divan edebiyatı döneminde aruzu adeta bir sanat disiplini gibi işlemişlerdir. “Hece ölçüsü” kulağa doğal bir ahenk sunarken, “aruz ölçüsü” matematiksel bir düzenin şiire yansıması gibidir.

Verilerle konuşacak olursak:

* 13. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Osmanlı coğrafyasında yazılan divan şiirlerinin %90’ından fazlası aruz ölçüsüyle yazılmıştır.

* “Feilâtün, Feilâtün, Feilâtün, Feilün” kalıbı özellikle gazel, kaside ve murabba gibi nazım şekillerinde yaygın kullanılmıştır.

* Şairler arasında Fuzuli, Nedim, Bâkî, Şeyh Galip gibi büyük isimler bu kalıbı ustalıkla kullanmıştır.

Kalıbın Teknik Yapısı

Bu kalıbı anlamak için önce onu parçalayalım:

* Feilâtün (––◡–) Uzun, uzun, kısa, uzun.

* Bu kalıp üç kez tekrarlandıktan sonra,

* Feilün (––◡) Uzun, uzun, kısa.

Yani dizenin ölçüsü: **(Feilâtün + Feilâtün + Feilâtün + Feilün)**

Kulağa biraz matematik dersi gibi gelse de, aslında şairler bu ritmi duygularını akıtarak bir müzik gibi kullanmışlardır.

Hikâyeyle Anlatım: Bir Şairin Kalemi

Hayal edin; 18. yüzyılda İstanbul’da bir şairsiniz. Elinizde kamış kalem, önünüzde beyaz bir kâğıt… Kalbinizde aşkın, ayrılığın, gurbetin ve bazen de Tanrı’ya duyulan özlemin kıvılcımları var. Ama bu duyguları gelişi güzel yazamazsınız. Onları bir vezne, bir kalıba oturtmanız gerekir. İşte burada **Feilâtün, Feilâtün, Feilâtün, Feilün** kalıbı, sizin hem sınırınız hem de özgürlüğünüz olur.

Bir dize yazarsınız; kalıbın ritmi sizi yönlendirir. Harfler sanki bir ney taksimi gibi akar. Okuyan, yalnızca sözcüklerin anlamına değil, o sözlerin musikisine de kapılır.

Erkek ve Kadın Bakış Açıları

Edebiyatı tartışırken forumda sık gördüğümüz farklı bakış açıları burada da kendini gösteriyor.

* Erkek forumdaşlarımızın yaklaşımı daha pratik: “Kardeşim, bu kalıp şu şairlerde var, ezberle geç. ÖSYM sana duygusal kısmını sormaz.” Yani sonuç odaklı ve işlevsel bir yorum.

* Kadın forumdaşlarımız ise genelde daha topluluk ve duygu odaklı düşünüyor: “Bu kalıpla yazılan şiirlerdeki ritim, aslında toplumun ortak hafızasını taşıyor. Aşk acısı çeken birinin hisleriyle Allah’a yakaran bir dervişin duası aynı ahenkle dile geliyor.”

İki bakış açısı da değerli. Erkeklerin pratikliği bilgiyi hızlı öğrenmemizi sağlarken, kadınların empatik yaklaşımı bize şiirin derinliğini hissettiriyor.

Gerçek Dünyadan Örnekler

Örneğin Fuzuli’nin gazellerinde bu kalıba sık sık rastlarız. Fuzuli’nin meşhur gazellerinde aşkın acısı, bu kalıbın melodik yapısıyla birleşince bambaşka bir duygu doğar. Aynı şekilde Nedim’in şarkılarında bu kalıbın oynak ahengi, Lale Devri’nin eğlenceli atmosferini bize hissettirir.

Modern dünyada ise, bu kalıptaki ritimleri müzikle ilişkilendirmek mümkün. Bugün rap şarkılarındaki ölçülü ritimlerle divan şiirindeki aruzun benzerlikleri üzerine araştırmalar yapılmıştır. Yani aruz, sadece eski defterlerde kalmış bir teknik değil; hâlâ sanatın derinliklerinde yaşayan bir damar.

Aruzun Zorluğu ve Öğrencilere Etkisi

Hepimizin bildiği gibi öğrenciler için aruz ölçüsünü öğrenmek kolay değil. Özellikle kısa ve uzun hece ayrımı, Türkçenin doğasına çok da uygun değil. Yapılan araştırmalara göre lise öğrencilerinin %70’i aruz ölçüsünü anlamakta zorlandığını söylüyor. Ama bu zorluğun arkasında aslında büyük bir kültür hazinesi yatıyor. Çünkü aruzu anlayan biri, Türk edebiyatının en zengin dönemini çözmüş oluyor.

Geleceğe Bakış

Belki bir gün aruz ölçüsünü öğretmenin daha modern yolları bulunur. Dijital uygulamalar, sesli okuma teknikleri ve ritim çalışmalarıyla öğrenciler aruzu sadece “ezberlenecek bir kalıp” olarak değil, bir müzik, bir ritim, bir his olarak öğrenirler. Bu da hem kültürel köprüleri korur hem de genç kuşakların edebiyatla bağını güçlendirir.

Sonuç ve Tartışmaya Davet

“Feilâtün, Feilâtün, Feilâtün, Feilün” kalıbı, yalnızca bir ölçü değil, kültürümüzün ruhunu yansıtan bir ahenk. Bir yanda matematiksel bir düzen, diğer yanda duyguların coşkusuyla birleşiyor. Fuzuli’den Nedim’e, Bâkî’den Şeyh Galip’e kadar birçok büyük şair bu kalıpla insan ruhunun en ince tellerine dokunmuş.

Şimdi sözü size bırakıyorum dostlar:

* Sizce aruz ölçüsü günümüzde hâlâ öğrenilmeli mi, yoksa tarihe karışmalı mı?

* Erkeklerin pratik ve sonuç odaklı yaklaşımı mı daha işlevsel, yoksa kadınların duygusal ve topluluk odaklı yorumu mu şiiri daha derinden kavratıyor?

* Siz hiç bir şiiri aruz kalıbıyla okumaya çalıştınız mı? Hissettiğiniz ritim sizi etkiledi mi?

Haydi, forumda bu konuyu birlikte tartışalım. Aruzun ahengini yeniden keşfedelim.
 
Üst