Kış aylarında içinizi ısıtacak yabancı film önerileri

yüzelli

New member
Kış aylarında içinizi ısıtacak yabancı film önerileri
Kış aylarında içinizi ısıtacak yabancı film önerileri

Bazı filmler vardır ki en mutsuz ya da karamsar hissettiğimiz anlarda bize can simidi gibi yetişir. Bu filmler sayesinde hayata kısa bir ara vererek, ekranın karşısından mutlu bir şekilde kalkarız. 'Pazartesi sendromu, kış yorgunluğu, hafta sonu başlamadan bitti' derken kendimizi iyi hisssettirecek filmlere oldukça ihtiyacımız var. Bu soğuk kış günlerinde battaniyeye sarılarak keyifle izleyeceğiniz bir film seçkisiyle karşınızdayız. İşte kendinizi iyi hissettirecek, mutluluk verecek 75 film...


Üst üste gelen olaylar yüzünden iş adamı George Bailey intiharın eşiğine gelmiştir ve köprünün kenarında sallanmaktadır. Tam o sırada Clarence adlı "koruyucu melek" belirir ve George'u intihar düşüncesinden vazgeçirmek için George'a küçük bir oyun oynamaya karar verir. Bu oyunda George eski hayatına geri dönecektir ve George, hayatındaki insanların George'la hiç tanışmamış olsalardı ne şekilde bir hayat süreceklerini görecektir. Bu sıradışı deneyim sonucunda George iyi niyetinden dolayı ne kadar çok insana yardım ettiğini anlar ve hayatının değerinin farkına varır.

Her şeye hayır demeye alışmış Carl Allen'ın, kendi isteğiyle katıldığı bir program sonucunda bir yıl boyunca her soruya cevabı ''evet'' olacaktır. Başlarda bu kararı hayatını pozitif yönde geliştirse de bu kararı zaman için belaya da ''evet'' anlamına gelecektir.

Phil Connors, ekranlardaki samimi kişiliği ve eğlenceli yüzüyle kendine has bir şöhrete sahip olan, ancak kameralardan kurtulduğu an kendini beğenmiş ve kibirli kişiliğine geri dönen bir hava durumu spikeridir. Bu huysuz adam, hiç sevmediği kırsal yaşamın hüküm sürdüğü Pensilvanya’nın kırsal kasabalarından birine, Groundhog Day etkinlikleri için gönderilir. Burada yaşanan hayat ve mütevazi insanlardan iğrense debu hayata bir günlüğüne, görevi için katlanmak zorundadır. Ancak ansızın çıkan bir kar fırtınası tüm ulaşım yollarını kapattığında Phil, talihsiz kaderiyle başbaşa kalır. Ertesi sabah uyandığında ise daha büyük bir sürpriz kapıdadır: Phil, zaman döngüsüne yakalanmıştır; nefret ettiği o günü tekrar tekrar yaşamak zorundadır!

21 yaşına basan Tim Lake, ailesindeki tüm erkeklerin sahip olduğu gizli bir yeteneğinin olduğunu öğrenir. Lake ailesinin tüm erkekleri zamanda seyahat etme yeteneğine sahiptir ve Tim de artık bunu kullanabilecektir. Bunu fırsat bilen Tim geçmişindeki utanç verici anlara gidip olayları değiştirmeye başlar. Kısa bir süre Londra'ya taşınır ve son derece çekici bir kadın olan Mary'e aşık olur. Tim herkesten gizlediği yeteneğini ilişkilerine de yeni bir 'boyut' getirmesi için kullanmaya başlar ve bu sayede her adımı hatasız atlatmayı planlar. Ancak bir süre sonra her sorunu bu şekilde çözemeyeceğini ve hataların da hayatın gerekli birer parçası olduğunu fark eder.

Patch Adams, hayatın herkese biraz takdim ettiği dertlerden pek de nasibini almamış olan bir adamdır. İyimserliği öyle bir noktadadır ki, bu, etrafındakileri rahatsız etmektedir. Günün birinde tıp fakültesindeki hocalarından biri sinirli bir tavırla palyaço olmasını önerir. Patch Adams buna sıcak bakar. Ancak öğrenim gördüğü okulu bitirerek bir doktor olmayı da istemektedir. Patch, birçok unvana aynı anda sahip olacağı ilginç bir yolculuğa çıkmak üzeredir.

Babasının kimliğini keşfetmeyi ümit eden genç bir kız olan Sophie Sheridan’ın öyküsü, ünlü pop grubu ABBA’nın hit şarkıları eşliğinde anlatılır. Sophie Sheridan evlenme aşamasına gelmiş genç bir kızdır. Nikahtan bir gün öncesinde annesi Donna’nın 20 yıl önce ziyaret ettiği Yunan adalarında yaşadığı geçmişinden üç erkek birden getirir.

Don Lockwood, kendi yeteneklerini günden güne bileyerek geldiği bu son noktada, nihayet beyazperdenin en çok aranan ve en çok parıldayan yıldızlarından biri haline gelmiştir. Ulaştığı noktada yeri sağlam olan bu ünlü şahsiyetin güvenini kıracak kişi ise aktörleri birer birer reddedecek olan Kathy Selden olacaktır. Don, kendisine yapılanların üstesinden gelir gelmez Kathy’ye aşık olacaktır. Ancak öte yandan da seksi ve bencil Lina Lamont, Don’u kendisi için istemektedir.

Carl Casper şık bir restoranda çalışan bir baş aşçıdır. Kendi mutfağına ait yemekleri nefistir ama lokantanın menüsüne bağımlı çalıştıkça yaratıcılığı ve ona bağlı olarak da yemeklerinin lezzeti düşüşe geçer. Üstelik önemli bir gurmenin yemekleri hakkında yaptığı olumsuz eleştiriler Carl için bardağı taşıran son damla olur. Yeteneğine rağmen kariyerinde düşüşe geçtiğini hisseden Carl'a tam da bu dönem bir teklif gelir: ikinci el bir bir yemek karavanı al ve kendi işinin patronu ol! Oğlu Percy ve eski bir arkadaşı olan Martin’in yardımıyla Carl Amerika yollarında yemeğe ve yeni lezzetlere ve de en önemlisi hayata dair tutkusunu yeniden keşfedecektir.

Genç ve başarılı bir banker olan Andy Dufresne, karısını ve onun sevgilisini öldürmek suçundan ömür boyu hapse mahkum edilir ve Shawshank hapishanesine gönderilir. İşkence, tecavüz, dayak dahil her türlü kötü koşulun hüküm sürdüğü hapishane koşullarında, Andy'nin hayata bağlı ve her daim iyi bir şeyler bulma çabası içindeki hali, çevresindeki herkesi çok etkileyecektir. Bir süre sonra parmaklıkların arkasında bile özgür bir yaşam olabileceğine bütün mahkumları inandırır. Bu mahkumlardan biri olan Red ve Andy, unutulmaz bir dostluk kurarak hapishaneyi bambaşka bir yer haline getirirler.

22 yaşına kadar kızlarla şansı yaver gitmemiş Scott Pilgrim, günlerini bas gitarı ve garaj grubu Sex Bob-omb'la birlikte geçirmektedir; ta ki hayallerinin kızı Ramona V. Flowers ile karşılaşıncaya kadar. Scott, Ramona'nın kazanmanın yollarını araştırırken, kızın süper güçlere sahip yedi eski sevgilisini alt etmek zorunda kalacaktır.

Danny ve Sandy, hayatlarına damga vuran bir yaz aşkı yaşamışlardır. Ancak artık yaz bitmiştir ve ikili ayrılıp okullarına dönmek zorundadırlar. Danny, okuldaki ilk gününde önceden de mensubu olduğu bir deri ceketli çetenin başına döner. Artık sürekli olarak yazın geçirdiği güzel günlerinden bahsetmektedir. Ancak bilmediği bir şey vardır. Bu da Sandy'nin aynı gruba kaydolmuş olmasıdır. İşin kötüsü ikili birbirine düşman iki grubun mensubudurlar.

Çılgına dönmüş bir adam, ünlü DJ Jack Lucas’ın söylediklerinin yanlış anlaşılması sonucu, ünlü bir New York barında katliam yapar. Jack tavrı nedeniyle bu kişiyi galeyana getirerek hayatının hatasını yapmıştı. Yaklaşık üç yıl sonra amaçsız bir alkoliğe dönüşen Jack, bu kanlı olayda karısının ölümüne tanık olup akıl sağlığını kaybeden bir adamla, yani Perry ile tanışır. Aralarında başlayan iletişim tam bir dostluk hikayesine dönüşür. Bu ilişki bizi yaşadığımız dünyada gerçek delilerin kimler olduğuna dair bir sorgulamaya itecektir.

Rancho Chhanched, Farhan Qureshi ve Raju Rastogi Hindistan'ın en önemli bir okulunda mühendislik okuyan ve okulun yurdunda aynı odada kalan üç öğrencidir. Raju ailesini fakirlikten kurtarma gibi bir ideale sahipken Farhan ailesinin isteği doğrultunda bu bölümü seçmiştir. Rancho ise makinelere duyduğu tutku nedeniyle mühendis olmayı istemektedir. Bu üçlü ve profesörleri Viru arasında yaşananlar, dostluk kavramını beyaz perdeye yansıtırken eğitim sistemini de sert ve eğlenceli bir şekilde eleştirir niteliktedir.

Bir yaz kampında dans öğretmenliği yapan Johnny Castle, iş dışında kalan vakitlerinde de diğer dansçılarla dans etmektedir. Baby olarak tanınan genç bir kız Johnny'ye aşık olur ve onun hem sevgilisi hem de dans partneri olur.

Yatakta hasta yatan torununa masal anlatmaya başlayan bir dedenin anlattığı masalı beyaz perdeye yansıtan film Buttercup isimli masal kahramanının hikayesine odaklanır. Florin isimli hayali bir ülkenin çiftliğinde yaşayan Buttercup ile çiftlik çalışanlarından biri arasında masumane bir aşk doğmuştur. Buttercup’a duyduğu aşk için yaşadığı yeri terk eden Westley iyi bir geleceğe sahip olup evlenebilmeleri için bir gemiye atlar. Fakat yolculuk sırasında korsanların saldırısına uğrayan gemi iki aşığı birbirinden ayırır. Westley’nin öldüğünü düşünen Buttercup derin bir hüzne ve umutsuzluğa kapılır. Çaresizce bir prensle evlendirilen Buttercup yakın zamanda kaderin çeşitli hamleleriyle karşılaşacak, hayatı beklemediği bir şekilde değişecektir.

Avrupa'da bir tren yolculuğu sırasında tesadüf eseri tanışan iki genç... Jesse ve Celine, Viyana'da trenden inerek ertesi gün sabaha kadar şehri dolaşıp birlikte vakit geçirmeye karar verirler. Viyana sokaklarında durmaksızın dolaşıp kafelerinde bir şeyler içmek için konaklayan ikili, birbirlerine her an daha da yakınlaşırlar. Ama her ikisi de, bunun birlikte geçirecekleri ilk ve tek gece olduğunu bilmektedir.

Film, fotografik hafızaya sahip yoksul bir gencin yerlerini sildiği üniversitenin profesörü Sean McGuire'la kurduğu dostluğu anlatıyor. McGuire, Will Hunting adlı bu gençteki yeteneğin farkındadır ve ona hayranlık duymaktadır. Nobel ödüllü profesörlerin bile çözmekte zorlanacakları problemleri kolayca çözen Will ise çıkardığı bar kavgası sonrası çarptırıldığı hapis cezasından kurtulabilmek için profesör McGuire'a ihtiyaç duymaktadır.

Kuzey İngiltere'de 1984 yılında yaşanan madenci grevinin sosyal bir zemin olarak karşımıza çıktığı film, ağabeyi ve babası greve katılan 11 yaşındaki bir çocuğun tek başına ayakta durma savaşını ve içsel mücadelesini anlatıyor. Box ringini terkedip bale dersleri almaya başlayan Billy Elliot'un seçimi ailesi tarafından yadırgansa da, bale hocası Bayan Wilkinson ona arka çıkacaktır.

William Bloom, babası kanser nedeniyle ölüm döşeğinde olduğu için, aile evine geri döner. Gezgin bir satıcı olan babasını yakından tanımak için, efsanevi bir kişiliği olan adamın gençliğinde yaşadıklarına dair öyküler toplamaya başlar. Babasının yaşadıklarına dair efsaneler ve mitler, bir puzzle'ın parçaları gibi yerine oturacak ve anlaşılması güç olan adamın yaşamını zaferleriyle ve zaaflarıyla ortaya dökecektir. Daniel Wallace'ın kitabından uyarlandı.

Hoover Ailesi, her biri birbiriden farklı yapıdaki bireyleri ve takıntıları ile sıradan bir Amerikan ailesidir. İflah olmaz bir iyimserlikle başarıya endekslenmiş baba Richard, ailenin düzenini kendi yöntemlerince çekip çevirmeye çalışan anne Anne Sheryl, savaş pilotu olmayı başarana kadar konuşmamaya yemin etmiş ağabey Dwayne, uyuşturucu bağımlılığı yüzünden başı beladan kurtulmayan büyükbaba, özel ve iş hayatındaki hayalkırıklıkları nedeni ile intihar girişiminde bulunmuş Frank Dayı... Ve tabi ki umutsuzca kendisini bir çocuk güzellik yarışması olan Little Miss Sunshine'da birinci olmaya endekslemiş, şirin, tombul ve zeki Olive... Olive'in çocuk dünyasındaki bu en büyük hayali gerçekleştirmek için bütün aile, eski Volswagen minübüslerine atlayıp Californiya'ya doğru yola çıkarlar. Bu yolculuk sırasında başlarından geçen birbirinden ilginç ve komik olaylar, hayal bile edemeyecekleri bir sonla noktalanacaktır.

Depresif karakterli ve ölüm takıntılı 20 yaşındaki Harold, hayata bir türlü tutunamamaktadır. Boş zamanlarını sürekli cenazelere katılarak geçirmekte ve defalarca intihar teşebbüsünde bulunmaktadır. Bu girişimlerin hiçbiri başarılı olmasa da, takıntısından bir türlü kurtulamaz. Bir gün, yine gittiği bir cenaze sırasında tanıştığı 79 yaşındaki Maude ile çok sıradışı bir arkadaşlık geliştirirler. Harold'un aksine, son derece neşeli ve hayata bağlı bir karakter olan Maude, Harold'a hayatla ilgili bilmediği tatlar yaşatacaktır. Annesinin evlendirme teşebbüslerinin hepsine karşı çıkan Harold, bir gün herkese Maude ile evlenmek istediğini açıklar. Fakat Maude'un Harold'a, hiç beklemediği bir süprizi vardır.

Rob Gordon, Chicago'da eski moda longplay ve 45'lik plaklar satan bir plak dükkanı sahibidir. Batmak üzere olan bu dükkanda en büyük zevki, belli konuları temel alarak "Top 5" müzik listeleri hazırlamaktadır. Onun bütün gün müzikle uğraşmasına dayanamayan sevgilisi Laura'nın terk etmesiyle birlikte bu kez de "Tüm Zamanların En İyi Terkedilme Şarkısı" listesi hazırlamaya girişir. Bu arada da geçmişteki beş kız arkadaşıyla ilişkilerinin neden bittiğini düşünmek zorunda kalacaktır.

1985 yılındayız. Marty biraz fırlama, söz dinlemez ve delidolu bir genç, kısaca dönemin tipik bir Amerikan yeni yetmesidir. Çılgın bir bilim adamı olarak niteleyebileceğimiz Dr. Brown ile olan dostluğunun hayatını değiştereceğinden habersizdir: zira dahi bilim adamı bir zaman makinesi icad etmiştir! Dönemin özellikle tasarımıyla öne çıkan otomobillerinden olan bir DeLorean'ın içine gizlenmiş olan icat, Marty'yi yanlışlıkla 50'lere geri götürür. Sorumsuz delikanlı bu naif Amerikan kasabasında bir kazaya yol açar ve müstakbel anne ve babasının tanışmasına engel olur. Böylece kendisi de hiç doğmamış olacağı için bu durumu düzeltmeye koyulur. Ama hayat sandığından daha karmaşıktır ve sorumluluk kelimesinin anlamını öğrenmek zorundadır.

2005 yapımı ilk filmi Başparmak'ın ardından çektiği bu filmde yönetmen Mike Mills, babasıyla ilişkisinin içyüzünü tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Kırkına yaklaşan Oliver, babasının ölümünü kabullenmeye çalışmaktadır. Bu sırada birçok anı gelir aklına: Çocukluğu, annesinin ölümü, babasının 75 yaşında eşcinsel olduğunu açıklayıp sessiz, duygusal birinden canlı, hareketli, iyimser bir adama dönüşmesi… Yeni Başlangıçlar, bir babayla oğlu arasındaki ilişkiyi ve koşulsuz sevgiyi anlatan harikulade yaratıcı bir komedi.

İngiliz bir grup emekli arkadaş emekliliklerinde lüks ama daha ekonomik bir tatil geçirmek isterler. Reklam broşürlerinden Hindistan'daki Marigold Hotel'i keşfeden arkadaşlar, uzak doğuya yaptıkları bu seyahatlerinde beklediklerinden çok daha farklı deneyimlerle karşılaşacaklardır. Zira Marigold Hotel sandıkları kadar lüks değildir ama Hindistan insanlarının sıcaklığı, misafirperverliği ve bu renkli ülkenin sevecen egzotikliği Amerikalı turistlerin yepyeni duygularla tanışmasına aracı olacaktır.

Gru adındaki kafası karışık ve kötü yürekli kişinin en büyük hayali dünyanın uydusu Ay'ı ele geçirmektir. Aslında etrafı barış ve huzurla bezeli, renk renk çiçeklerle çevrili, güleryüzlü komşuluk ilişkilerinin sürdüğü bu varoş semtinde sükuneti bozan tek olgu Gru'nun bu hırslı halidir. Bu banliyöde, bu yaşantıyı bozacak bir sır vardır, bu sır Gru'nun kötü emelleridir. Banliyönün en bakımsız ve çirkin evinde yaşayan Gru, küçük köleleri ile birlikte dünyanın kaderini değiştirecek bu planını uygulamaya sokmak için son hazırlıklarını yapmaktadır. Gru, dünyanın uydusu Ay’ı çalmayı kafaya koymuştur bir kere! Üç küçük yetim olan Margo, Edith ve Agnes, bu habis ruhlu adamla karşılaştıklarında ise, hiç kimsenin göremediği bir ayrıntıyı fark ederler: Gru onlar için potansiyel bir baba adayıdır.

1950'lerin Welton Akademisi ciddi, disiplinli ve akademik çevrelerde saygınlığı yüksek olan bir okuldur. Okul yönetiminin muhafazakar ve ortodoks tavırları okulu öğrenciler için sıkıcı ve bunaltıcı bir yer haline getirmektedir. Fakat yeni İngilizce öğretmeni John Keating'in okula atanmasıyla çok şey değişecektir... Keating öğrencilerine ders kitaplarını yırtıp atmalarını, kalıplaşmış düşünce şekillerinden uzaklaşmalarını ve hayatlarını dolu dolu yaşamalarını öğütlemesiyle okulun statükocu tavrına son derece zıt bir profil çizmektedir. Öğrencilerini şiir ve nitelikli edebi yapıtlarla tanıştıran Keating onların pek çoğu üzerinde derin bir etki yaratır ve onların geleceğe dair hayallerinin şekillenmesini sağlar. Elbette Keating'in yaklaşımının okul yönetimi tarafından farkedilmesi ve üstüne gidilmesi uzun sürmeyecektir. Fakat okul müdürü Nolan Keating'i okuldan uzaklaştırma kararı aldığında hayatlarını değiştirdiği öğrencileri Keating'i savunmak için harekete geçerler.

Fantezi dünyasında sessiz sedasız bir hayat süren, tirajı yüksek "Life!" dergisinin fotoğraf arşivinde çalışmakta olan Walter, kendini hiç beklenmedik bir maceranın içinde bulur. Yeni iş arkadaşı Cheryl'la masumca flört etmeye başlamasının sonrasında hayatı, hayalindeki sevgilinin gerçeğe dönüşmesiyle değişir. Cheryl, onun uzun süredir düşlediği aşkın vücut bulduğu insandır. Ancak Walter, büyüsünün bozulacağını düşündüğünden hislerini Cheryl'a açıklamakta tereddüt etmektedir. Bir yandan da derginin artık yalnızca internetten yayın yapacağı haberini alması, onu işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya getirecektir. Derginin basılı yayın hayatına veda edeceği son sayısında çıkması planlanan önemli bir fotoğrafın yok olmasıyla işler karışır. Walter'ı ve Cheryl'ı akıl almaz olaylar ve sürpriz gelişmeler beklemektedir

Bir yolculuk sırasında karşılaşıp tanışan Harry ve Sally isimli iki genç sohbetleri esnasında aynı üniversiteden mezun olduklarını, ancak daha önce hiç karşılaşmadıklarını fark ederler. Bu keyifli sohbet sırasında konu ikili ilişkilere gelir ve iki karşı cinsin arkadaş olup olamayacağı üzerine uzun uzun tartışırlar. Sonuç ise arkadaş olamadıkları yönündedir. New York'a vardıklarında ayrılırlar ve ikisi de ayrı ayrı kendi hayatlarını yaşamaya devam ederler. Ta ki kader yollarını tekrar birleştirine dek...

Bianca okuldaki herkesin flört etmek istediği güzel bir kızdır. Ablası ise, hiçbir zaman erkeklere karşı ilgi duymamıştır. Bianca'da ablasının bu huyundan dolayı hiçkimseyle çıkamamaktadır. Çünkü, babasının bir kuralı vardır: İki kardeş birden yapmadığı sürece hiçbiri erkek arkadaşıyla çıkamayacaktır. Bianca'ya vurgun olan çocuk, Bianca'yla çıkmak için arkadaşı Patrick'ten Bianca'nın ablası ile çıkma teklif etmesini rica eder.

Bu Fransız komedisi bizi genç ve özel bir kadınla tanışmaya davet ediyor; her daim hayat dolu, yaşama sevgi dolu gözlerle tanıklık eden ve sahip olduğu özel ışıltıyı her anında yanında taşıyan Amelie’nin hikayesine... Anne ve babasını kaybetmiş olan Amelie, kendini başkalarının hayatlarını tamir etmeye, onları mutlu kılmaya adamıştır; bu adanmışlığı fark ettirmeden, bu durumdan bihaber olan insanların hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik yapmaktadır. Peki başkalarının mutluluğu için çabalayan Amelie, yalnızlığının farkına vardığı an kendi mutluluğu için de çabalamaya başlayacak mıdır?

Monty, Horward'da son sınıf öğrencisidir. Bitirme tezinin son aşamasında, bilgisayarı bozulur. Sadece bir kopyası olan tezini kaybetmekten korktuğu için, çoğaltmaya, dışarı çıkar. Derken aksilik olur ayağı takılır... Nüsha elinden kayar , binanın deliğinden içeri düşer ... Monty, Kütüphane binasının bodrumuna koşar. Orada bir evsiz olan Simonla karşılaşır. Simon saçmalık olduğunu düşündüğü tezi için, Monty ile bir anlaşma yapar: Eğer ona kalacak bir yer ve yiyecek sağlarsa, tezini her güne bir sayfa olmak üzere geri verecektir. Monty kabul eder.

Kalabalık New York şehrindeki milyonlarca yalnız insandan biri olan Joe Fox, hayalini kurduğu kitapçıyı açmak üzeredir. Boş vakitlerini bilgisayar başında geçiren Joe, chat kanallarından birinde tanıştığı bir kadınla samimi bir dostluk kurmaya başlar. Kely isimli bu kadın kendine ait kitapçısında çocuk kitapları satan sevimli ve içten bir kadındır. İkili konuştukça birbirlerine dair onlarca ortak nokta fark ederler ve aralarındaki ilişki büyülü bir bağa dönüşmeye başlar. Zamanı gelip buluşmaya ve tanışmaya karar verdiklerinde ise şaşırtıcı bir sürpriz kapıdadır…

Dünyanın yönetim koltuğunda oturan otoriter başkanı ya da kitleleri büyüleyen bir rockstar olun aynı kapıya çıkacaktır: Aşktan kaçamazsınız! İşte, günümüz Londra’sında Noel’den iki ay önce yaşanan farklı olayları mercek altına alan "Aşk Her Yerde" adlı bu filmde de, aşkın yüceliği üzerine bir yapım... Filmin nihai amacının, aşkın yüceliğine dair bir güzelleme olduğunu ileri sürmek mümkün... Belki de "Aşk Her Yerde"nin başrolünde "Aslında Aşk" var...

Zengin bir iş adamı ve aristokrat olan Philippe, yamaç paraşütü yaparken geçirdiği kaza sonrası felç olur ve boynundan aşağısı kullanamaz hale gelir. Driss ise hapishaneden henüz yeni çıkmış bir işsizdir. Philippe 7 gün 24 saat boyunca bakımını üstlenmesi için Driss'i evine yatılı yardımcı olarak alınca ikisinin de dünyası değişecektir. Normal şartlar altında hiçbir zaman yan yana gelmeyecek bu ikili iyisiyle kötüsüyle hayatın tadını beraber çıkarmaya başlarlar.

Liz Gilbert, dünyayı gezmeyi arzu eden bir kadındır. Boşanmasının ardından bir yol ayrımına gelen Gilbert, işinden bir yıllığına izin alarak, karakterine hiç uymayan bir şekilde, hayatını değiştirmek için her şeyi riske atacaktır. Harikulade ve egzotik seyahatleri sırasında, İtalya’da yemek yeme zevkini, Hindistan’da duanın gücünü, Bali’de ise aşkın dengesini yaşar.

Daniel ve Miranda’nın evlilikleri hiç iyi gitmemektedir. Miranda, Daniel'in ne kadar iyi baba olduğunun farkında olsa da onu çok sorumsuz bulmaktadır. Karısına ve çocuklarına karşı büyük bir sevgi besleyen Daniel istemeye istemeye boşanmayı kabul eder. Fakat mahkemenin çocukları annelerine vermesi sonucu çocuklarından ayrı kalmak zorunda kalan Daniel, bu duruma bir çözüm bulmaya kararlıdır. En iyi bulduğu çözüm ise dadı kılığına girerek çocuklarının bakıcısı olmaktır. Bu şekilde olduğundan bambaşka bir karaktere bürünerek çocuklarının ve karısının güvenlerini tekrar kazanan Daniel'in başı, aksiliklerden kurtulmayacaktır.

Bir ülkenin güzeller güzeli genç prensesi olan Ann, uzun bir Avrupa seyahatine çıkar. Roma'ya vardığında ise sahip olduğu hayattan iyice sıkıldığını fark eder. Gereksiz protokoller, sahte nezaketler ve prenses olmanın getirdiği zorunluluklardan bunalan genç kadın doktor tarafından verilen bir sakinleştiriciyle durumu atlatmaya çalışır. İlacı aldıktan sonra şehre iner ve sokaktaki hayatı keşfetmeye başlar. Tam da bu anda etkisini gösteren ilacın belirtileri yüzünden bir bankta sızan prenses, paparazzilik yapan Joe Bradley tarafından bulunur. Kadını evine götüren Joe, onun bir prenses olduğundan habersizdir. Ertesi sabah uyandıklarında ise tüm şehir prensesin ortadan kaybolduğu haberiyle çalkalanmaktadır.

Dewey Finn, tüm hayatını Rock müziğe adamıştır. Ancak kimi problemleri ortaya çıkmaya başladığında büyük bir hazla bağlı olduğu grubundan yollanır. Bir sürü sıkıntının içerisinde bir de karşısına borç problemi çıkınca kendisini bir okulda müzik öğretmeni olarak bulur. Bu hayat onun müzisyen kimliğini bambaşka açılardan diriltecektir. 9 yaşındaki bir öğrencisi olan Yuki ile bir müzik grubu kurarak yarışmaya katılmaya karar verirler. Günden güne kazanacaklarına daha çok inanmaya başlarlar.

Chris Gardner maddi olarak ayakta kalmakta zorlanan ama buna rağmen son derece iyi niyetli ve çalışkan bir aile babasıdır. Karısı, artık içinde bulundukları duruma dayanamayıp evi terkedince oğlu Christopher ile yalnız kalırlar. Bu durumun yarattığı hayalkırıklığını ve zorlukları henüz atlatmamışken oturdukları evden de ev sahibi tarafından çıkartılırlar. Oğlu ile birlikte sokakta kalmasına ve tuvaletlerden düşkünler evine kadar çeşitli mekanlarda barınmaya çalışmasına rağmen Chris, oğlunun sevgisi ile ayakta kalmaya ve var gücü ile çalışmaya devam eder.

Krakozhia isimli bir ülkenin vatandaşı olan Viktor Navorski, JFK hava limanına giriş yaptığı an pasaportunun geçersiz olması nedeniyle Amerika'ya girme hakkını kaybeder. Ülkesine geri dönmek zorunda kalan talihsiz adam bu esnada havaalanında televizyonda yayınlanan haber bültenindeki bir habere takılır. Ülkesi Krakozhia'da sivil savaş çıkmıştır ve ABD artık ülkesini resmi olarak tanımamaktadır. Bu nedenle ABD karasularına giremeyen adam, aynı sebepten ötürü kendi ülkesine de dönememektedir. Pasaport ve kimliği geçersiz olan Viktor'un yapabileceği tek şey dilini bile bilmediği bu ülkenin havaalanında yaşamayı öğrenmek olacaktır. Zamanla havaalanı görevlileri ile dost olacak ve hatta bir tanesiyle arasında duygusal bir bağ gelişecektir.

Pleasantville, siyah-beyaz tonların egemenliğindeki, küçük ve kendine yeten bir kasabadır. Kasabanın insanları müthiş bir ahenk ile birbirlerine bağlıdırlar. Bu kasabada asla kötülük hüküm sürmeyecek gibidir. Ancak ortada bir problem vardır: Pleasantville, bir televizyon dizisinin kurguladığı bir kasabadır. David ise bir 90’lar çocuğudur. Hayatına dair en büyük hobisi Pleasantville’i izlemek ve dizi hakkındaki her şeyi bilmektir. Bir gün esrarengiz bir televizyon tamircisi, David’in evine tuhaf bir televizyon kumandası bırakır. David, bu kumanda sayesinde ablası Jennifer’ı da yanlışlıkla yanına alarak Pleasantville’in içerisine girmeyi başaracaktır.

Bombay'da meşhur bir gelenek: 5000 dabba (sefer tası) dağıtıcısının oluşturduğu bir topluluk var. Bu babadan oğula geçen bir meslek. Her sabah bu dağıtıcılar kadınların evde yaptıkları sıcak yemekleri eşlerinin iş yerlerine taşıyorlar ve boş kutuları da akşama doğru eve geri getiriyorlar. 120 yıldır işyerlerinde ev yemeği lüksleri var. Harvard üniversitesi bu konuda bir araştırma yapmış, 8 milyon sefertasının yalnızca 1 tanesi yanlış adrese gidiyormuş. İşte bu film, o 1 tanenin hikayesi! Yanlış ulaştırılan bir sefer tası Ila Singh'ten, Saajan Thomas'a ulaşınca bu yanlışlık iki insanı biraraya getirir ve aralarında hayali bir ilişki başlar. Kadın, gizemli karşı tarafa yemekler pişirerek onunla iletişim kurmaktadır. Sefertasının içine koydukları notlarla yazışmaktadırlar. Bu notlarda hayalgüçlerini o kadar zorlarlar ki adeta gerçek hayattan koparlar.

Londra'da yatırım danışmanlığı yapan Max Skinner, amcasından miras kalan üzüm bağını satmak için Provence'e gider. Fakat bu satış işlemi, hiç de tahmin ettiği gibi sorunsuz geçmeyecektir. Üzüm bağının kendisine ait olduğunu iddia eden Amerikalı bir kadının varlığı, ilk zamanlarda canını oldukça sıksa da, zamanla hayatının en keyif verici günlerini geçirdiğinin farkına varacaktır.

Küçük bir Fransız köyündeki gündelik yaşam, yeni taşınan gizemli bir genç kadın ve kızı sayesinde bir anda değişiverir. Oldukça kasvetli ve birbirinin aynı günler geçiren kasaba halkı, anne-kızın birlikte açtıkları son derece sevimli çikolata dükkanı sayesinde, farkında olmadıkları bambaşka bir hayatla tanışırlar. Zevkin, eğlencenin, neşenin ve en önemlisi çikolatanın olduğu bir hayattır bu. Fakat kasabadaki bu değişimden memnun olmayan insanlar da vardır. Bunların en başında, ahlak bekçiliği yaparak kasabada dilediği gibi bir ortam yaratan belediye başkanı gelmektedir. Ama birbirinden lezzetli çikolataların karşısında durmak, o kadar da kolay değildir.

Sevdiği kadının aşkını kazanabilmek uğruna bir erkeğin yapabileceklerinin defalarca sınandığı hikayelere yeni bir örnek de, Matthew Vaughn’un son filmi Yıldız Tozu ile geliyor. Tristran, aşkının kalbini kazanabilmek için onun için kayan bir yıldızı yakalayacağına söz verir. Ama sevgilisi Yvaine ile çıktıkları bu yolda, korsanlar ve cadılarla dolu büyük tehlikeler onları beklemektedir.

Bryce ve Julie ikinci sınıfta tanışmıştır. Küçük Juli, Bryce'ın hayatına girmesi ile ilk aşkını da tatmış olur. Ancak durum Bryce için aynı değildir. Kızlardan korkan, utangaç ve sıkılgan Bryce, her ne kadar Juli'yi kaybetmek istemese de, kızın ısrarı ve "hayır" cevabını kabul etmemesi canını sıkmaktadır. Aradan geçen altı yıl boyunca Juli ve Bryce için işler daha da zorlaşır. Karşı evlerde oturan ve aynı okula devam eden Juli ve Bryce artık ergenlik çağına girmişlerdir. Zaman zaman birbirlerinden uzaklaşsalar da, aralarında hala bir bağ vardır.

Kyun-woo bir akşam evine dönerken metroda güzel bir kıza rastlar. Ne var ki kız kör kütük sarhoştur ve ayakta bile duramamaktadır. Kız trenin önüne düşmekten kurtaran Kyun-woo, bindikleri trende de kıza destek olmaya çalışır. Trendeki diğer yolcular baygın olduğu için onu taşıyan Kyun-woo'nun kızın erkek arkadaşı olduğunu düşünürler, bu nedenle çocuk da kızı bırakıp gidemez. Bu karar insanın da hayatında bir dönüm noktası olacaktır.

Gerçek bir öyküden filme aktarılan "October Sky - Ekim Düşü" tüm erkek çocukların babaları gibi madenci olmalarının beklendiği bir kasabada, ailesinin onun için hazırladığı geleceğin dışına çıkmaya çalışan, büyük hayalleri olan bir gencin hikayesini anlatıyor. 50'li yıllarda Batı Virginia'nın Coalwood kasabasında maden kontrolörü olarak çalışan John Hickam'ın (Chris Cooper) en büyük isteği, oğulları Jim ve Hower'ın da kendi gibi kontrolör olmalarıdır. Fakat Jim bir futbol bursu kazanmıştır ve Hower'ın ise çok başka hayalleri vardır.

18. yüzyılın sonlarında İngiltere'de bir genç kızın başına gelebilecek en iyi şey seçkin ve zengin bir koca bulabilmektedir. Evlilik yaşına gelen beş genç kızı için de Bayan Bennet benzer endişeler taşımaktadır, komşu malikaneye zengin ve bekar Charles Bingley taşınana kadar.. Bingley'nin biçilmiş kaftan bir damat adayı olduğuna karar veren Bennet, damat adayı büyük kızı Jane'den hoşlanınca bir plan yapar. Jane'i yağmur altında atla Bingley'lere gönderecek ve o havada geri dönemeyecek olan Jane geceyi malikanede geçirmek zorunda kalacaktır. Ancak planda ufak bir değişiklik olur ve Jane hastalanır. Komşu malikaneye ablasına yardım için giden Elizabeth de aynı köşk de misafir olan Bay Darcy'nin takibine girer. Kendisiyle ilgilenen ilk erkek güzel Lizzie'yi heyecanladırsa da gönlünü bir askere, Bay Wickham'a kaptırır. Ancak gurur aşkın önüne geçecek ve kız kardeşlerin hayatları planlara sığmayacaktır. Küçük kardeş Lydia, Wickham'la kaçtıktan sonra Lizzie'nin hayatı geri dönülmesi zor kararların önünde pişmanlıklara mı mahkum olacaktır?

Maria öylesine hayat dolu ve çoşkulu bir genç kadındır ki manastır hayatı aslında hiç de onun ruhuna hitap etmemektedir. En sevdiği şey dağlara çıkıp şarkı söylemektir. Bu yüzden de genelde birçok dersi kaçırır. Bu duruma bir çare arayan Baş Rahibe Peggy, sorumluluk alması için Maria'yı bakıcı olarak karısını yeni kaybetmiş, 7 çocuklu Kaptan Von Trapp'ın yanına gönderir. Kaptan Trapp'ın çocuklarının haylazlığı yüzünden bütün bakıcılar bir süre sonra işi bırakmaktadırlar. Maria ise iyimserliği ve sevecenliğiyle hem kaptanın güvenini hem de çocukların sevgisini kazanacaktır.

Öykümüz düşük I.Q. sahibi Forrest Gump'ın yaşamını ve hayatının aşkı olan Jenny ile tanışmasını anlatıyor. Film boyunca, Gump'ın aralarında Elvis Presley, Kennedy, Nixon'ın da olduğu tarihsel kişilerle kaza eseri tanışmasını 50'lerden 70'lerin sonuna kadar gelen bir süre zarfında izliyoruz. Gump tamamen tesadüf olarak Vietnam savaşına ve Amerikan yakın tarihinin önemli olaylarına şahitlik ediyor ve hatta rol alıyor. Ancak bilmeden yaptıklarının ne kadar önemli sonuçları olduğundan da haberi yoktur.

William Thacker Batı Londra'nın değişik bir yöresi olan Notting Hill'de yaşamaktadır. Eşinden boşanmış olan William, evini biraz tuhaf olan Spike adlı biri ile paylaşmaktadır ve Notting Hill'in tam merkezindeki Pazar caddesinde Portobello Road'da bir kitapevinin sahibidir. Bir gün dünyaca ünlü film yıldızı Anna Scott'un dükkanına gelmesi ile William'ın yaşamının akışı değişir. Birbirini takip eden komik olaylar sonunda Anna ile William çıkmaya başlarlar.

Ağız tadına son derece düşkün ve iyi yemekten çok iyi anlayan minik fare Remy'nin en büyük hayali aşçı olabilmektir. Bir gün bir kaza eseri, şehrin en iyi aşçısının hizmet verdiği ve en önde gelen müşterileri ünlü yemek eleştirmenleri olan çok ünlü bir lokantanın kanalizasyon çukuruna düşer. Hayallerindeki gibi büyük ve envai çeşit lezzetli malzeme ile dolu bir mutfaktadır. Yemek yapmaya olan tutkusunu gösterebileceği bir fırsat yakalayan minik Remy için hayallerindeki bu yerde olsa bile hayat hiç de kolay olmayacaktır. Ne de olsa o bir faredir ve insanlar fare görmekten, hele de mutfakta görmekten hiç hoşlanmamaktadırlar.

Dışarıdan bakıldığında Cal Weaver'ın (Steve Carell) kusursuz bir hayatı vardır: mükemmel bir işe, harika bir eve sahiptir ve gençlik aşkı karısı olmuş, ona sevimli çocuklar vermiştir. Fakat Cal'in gördüğü Amerikan rüyasından karısı Emily'nin (ulianne Moore) onu aldattığını ve dahası ayrılmak istediğini öğrenerek uyanır. Artık 40'ında yalnız bir adam olan Cal çapkınlıkta ve flörtleşmekte genç Jacob (Ryan Gosling), o kadar iyi değildir. Bir barda taşıtığı Jacob'ta gerçekten şeytan tüyü vardır ve Cal'a bekar bir hayat sürdürmenin püf noktalarını bu adam öğretecektir. Bir yandan da ergenliğe giren çocuklarıyla ilişkisini dengelemeye çalışan Cal kendini bir aşk üçgenini çözmeye çalışırken bulur!

Hayatı boyunca yaşamak istediği macera hayalini gerçekleştirmek için evine binlerce balon bağlayıp Güney Amerika'nın vahşi doğasına doğru yolculuğa çıkan 78 yaşındaki baloncu Carl Fredricksen'ın hikayesinin anlatıldığı yeni bir komedi. Ancak Carl, yolculuğa başladıktan sonra en büyük kabusunu da yanında götürmekte olduğunu fark eder: fazlasıyla iyimser, doğa kaşifi 8 yaşındaki Russel'ı.

İki işsiz komedyen Joe ve Jerry, tesadüfen mafyanın sevgililer gününde yaptığı bir katliama tanık olurlar. Arkasında şahit bırakmak istemeyen gangsterler ikilinin peşine düşer. Canlarını kurtarmak için yollara düşen ikili, Miami'ye turneye gitmekte olan ve tamamı kadınlardan oluşan bir müzik grubuna katılırlar. Kadın kılığında grupla yola çıkarlar ancak her ikisi de grubun solisti sarışın bomba Sugar Kane'e aşık olurlar ancak kimlikleri ortaya çıkmasın diye güzel kadına karşı duygularını belli edememektedirler. Bunun üzerine Joe, üçüncü bir kimlik yaratarak utangaç bir milyoner olarak Kane'e yaklaşmayı dener. Öte yandan Jerry'nin de başı, kadın kimliğine aşık olan bir milyonerle derttedir.

Daniel bir öğretmendir. Kişiliğinin de getirileriyle hiçbir şekilde kendi öğrencileriyle yakın olmak istememektedir. Onun bakış açısından herkes kendi görevini bilmeli ve buna göre hareket etmektedir. Bir gün Juli ile tanışır. Juli, Daniel'e hayatının aşkını çok kısa bir süre içerisinde bulacağını söyler. Daniel buna inanır. Bir gün Melek isimli bir Türk kızına aşık olur. Melek'in peşine takılıp bir ucu da Türkiye'ye kadar varacak bir yolculuğa çıkacaktır. Bu yolculuğun sürprizleri ise hiç eksik olmayacaktır.

Harfleri, sayıları algılama problemi yaşayan bir çocuğun çevresi ve ailesi tarafından tembel gerizekalı muamelesi görür. Çalışmayı öğrenebilmesi için yatılı okula verildikten sonra resim öğretmeni ile değişen hayatı ve başarısını anlatan bir film.

Kim adında bir adam kendini Han Nehri’nin karanlık, suskun sularına atar. Uyandığında üstü başı kumla kaplanmış, yerde yatmaktadır. O zaman, kendisini öldürmeyi başaramadığını ve nehirde bilinmeyen bir adaya sürüklendiğini anlar. Nehir kenarındaki binalardan birinin bir dairesinde yıllarca odasından dışarıya adımını atmamış bir genç kız vardır. Bir gün dürbünüyle bakmaktayken bir ada üzerinde tek başına yaşayan bir adam gözüne ilişir ve merak eder. Günler günleri kovalarken, adamın yalnız ama halinden hoşnut yaşamı merakını öylesine artırır ki onca yıldan sonra odasından dışarı çıkmasına sebep olur.

Alışılmamış türde bir romantik komedi olan film, aşkın gerçek olduğuna inanmayan bir kadın ve ona aşık olan bir adamın hikayesini anlatıyor. Tom Hansen, hayatından tamamen çıktığına emin olduğu zaman Summer Finn ile tanıştığı ilk günü hatırlar. Tom, kıza ilk gördüğü anda aşık olur. Hayatının geri kalan kısmını bu kızla birlikte geçirmesi gerektiğini biliyordur. Ne var ki Summer ne aşka ne ilişkilere inanmamaktadır. Buna rağmen aralarında arkadaşlıktan öte farklı bir ilişki başlar. Birlikte geçirecekleri günler sıradışı, eğlenceli ve komik bir hikayeye tanıklık edecektir.

Artık ünlü bir yönetmen olmuş Salvatore, 30 yıl sonra bir arkadaşının öldüğü haberi üzerine doğduğu kasabaya geri döner. Kasabaya geldiğinde eski anıları canlanan Salvatore, Cinema Paradiso isimli sinemada projeksiyoncu olarak çalışan Alfred ile ilişkilerini hatırlar. Küçük bir çocuk olan Salvatore, günlerini Alfred'in yanında geçirmekte, filmlerle ilgili konuşmakta ve Alfred'in sinema konusunda deneyim ve bilgilerinden yararlanmaktadır. Babacan tavırlarıyla Salvatore'nin hayatında önemli bir yere sahip olacak Alfred sayesinde sinemaya olan aşkını ve tutkusu keşfedecektir.

Dr. Henry Roth, Hawaii'nin ünlü playboylarından birisidir. Fakat Lucy ile tanışınca farklı duygular hissetmeye başlar. Kalbini çalan bu kadının dünyada çok az rastlanan bir rahatsızlığı vardır. Her gün bir önceki gün yaşadıklarını unutarak uyanan Lucy, sürekli yenilenen bir hafıza kaybı yaşamaktadır. Henry her yeni günde yeniden kendisini tanıtmak ve yeniden kendisinden etkilenmesini sağlamak zorundadır. Bu durum Henry'nin işini zorlaştırmanın yanında, aslında daha da fazla bağlanmasına sebep olacaktır.

Apayrı dünyalara sahip milyoner Edward ile araba tamircisi Carter'ın yolları, kanser hastalığı sebebiyle bir hastane odasını paylaşmalarıyla kesişir ve sadece iki ortak noktaları olduğunu keşfederler: Hayatlarının kalan kısmını yapmak istedikleri her şeyi yaparak geçirme arzusu ve kendileriyle barışma ihtiyacı. Hayatları boyunca yapmak istedikleri herşeyin bir listesini yapıp hastaneyi terkeden iki arkadaş, birlikte araba seyahatine çıkarlar ve bu süreçte dost olup, hayatı dolu dolu, hoşgörü ve mizahla yaşamayı öğrenirler.

Sonbaharda evlenecek olan Amerikalı nişanlı çift Gil ve Inez, Inez'in babasının iş gereği Paris'e gelmesini fırsat bilip, küçük bir tatil için bu gözde Avrupa şehrinin yolunu tutarlar. Başta her şey eğlence dolu bir Avrupa kentini gezmekten ibaretken, özellikle damat adayı Gil'in Paris caddelerinde gece yarısı yaşadığı gerçek üstü maceralar sadece onun değil tüm ailenin hayatını değiştirecektir... Zira bu genç adam, Paris’e büyük bir aşk beslemeye başlar ve edebiyatçı kimliği ve tutkusu pekişir...

Craig, bir lise öğrencisidir ve en yakın arkadaşının kız arkadaşına kara sevda ile tutulmuştur. Craig, bir an kendisinde intihar eğiliminin olduğunu fark edince bir hastaneye gider ve kontrolden geçmek ister. Kendisine bir takım incelemeler yapılacağını düşünür ve muhtemelen de ertesi gün okula gidebilecektir. Ancak işler planladığı gibi gitmez ve bir hafta süreyle hastanede kalması gerekir. Ancak gençler için olan bölüm tadilatta olduğu için Craig’i yetişkinlerin yanına alırlar, aralarında birkaç genç de vardır. Genç bir kızı olan Bobby, ona etrafı tanıtır. Craig’in dikkatini Noelle çeker ki aynı yaşlardadırlar. Craig, nerede olduğunu arkadaşlarından saklamak ister. Bir şeyler çiziyordur, arada terapiye gidiyordur, şarkı söylüyor ve Bobby’e bir ropörtaj konusunda yardımcı olmaktadır. Peki gerçekten hepsi bu mudur?

Günümüzden çok uzak bir gelecekte geçen filmde, insanoğlu aşırı kirlenme sebebiyle Dünya’yı terk edip başka bir gezegende yaşamaya başlamıştır. Çöplerle çevrili dünyayı temizleme görevi sevimli bir robota, Vol.i’ye verilir. İnsanoğlunun bıraktığı çöplerden kendine yeni bir dünya yaratan yalnız Vol.i’nin yalnızlığı, başka bir robot olan Eve’nın gelmesiyle son bulur. İki sevimli robotun arasında filizlenen dokunaklı ilişki türlü zorluklara rağmen direnmeye ve ayakta kalmaya çalışır. Film tüketim çılgınlığına ve insan türünün kendi yaşadığı doğal çevreye verdiği zararlara dair önemli yorumlar yaparken geleceğin insanlığını teknolojinin esiri olmuş, tembellikten tükenmiş bir profilde çizer.

Dom, Le Havre limanına yakında yer alan küçük bir otelde gece vardiyasında çalışmaktadır. Bir gece, eşyasız, ayakları çıplak bir kadın otele gelir. Kadının adı Fiona'dır ve Dom'a bir melek olduğunu, kendisinin 3 dilek hakkı olduğunu söyler. Dom dilekleri diler, Fiona ikisini gerçekleştirdikten sonra birden ortadan kaybolur. Dom ise bu periye delicesine aşık olmuştur, her yerde onu arar...

20. yüzyılın başlarında iki savaş arasındaki dönemde geçen hikayede, Avrupa'nın hayali Zubrowka şehrinde bulunan Büyük Budapeşte Oteli'nin ihtişamlı dönemine tanık oluyoruz. Gustave H, otelin işleyişini büyük bir profesyonellikle idare eden, müşterilerini dahi en ince ayrıntılarına kadar tanıyan bir konsiyerj görevlisidir. Bir gün otele bellboy ve komi görevlisi olarak Zero Mustafa adında genç bir adam gelir ve kısa zamanda aralarında yakın bir arkadaşlık başlar. İkili birbirlerinin sırdaşı olurken yaşadıkları şehir de büyük bir savaşa doğru sürüklenmektedir. Bu esnada Gustave'ın yaşlı sevgilisi Madame D. esrarengiz bir şekilde hayata veda eder, ikili Madame D.'ye veda etmek için yola çıkar. Bir asilzade olan Madame D.'nin şatosuna vardıklarında miras bölüşümünün yapıldığı toplantıya denk gelirler. Madame D., Gustave'a miras olarak paha biçilmez bir Rönesans tablosu bırakmıştır ve bunun açıklanmasıyla aile içerisinde büyük bir karmaşa çıkar. Bu andan itibaren belalarla dolu bir maceraya atılan Gustave ve Zero, gerçeklerin peşinde koşarken dışarıda da bir çağ değişmektedir…

2. Dünya Savaşı sırasında bir avuç İtalyan askeri Ege Denizi’nde ufak bir adaya gönderilir. Amaç hem adayı işgal altında tutmak hem de olabilecek saldırılardan korumaktır. Neyle karşılaşacaklarını bilmeyen İtalyanlar adaya büyük korku içinde inerler fakat sahilden bakıldığında ada ıssız gibi görünmektedir. Önceleri duruma şaşıran İtalyanlar daha sonra adanın keyfini çıkarmaya başlarlar. Gelenlerin düşmanca yaklaşımlar içinde bulunmadığını anlayan ve sığınıklarda saklanan Yunanlar ise yavaş yavaş ortaya çıkarlar ve hayat sanki bir savaş yaşanmıyormuşçasına devam etmeye başlar. Farklı milletlerden bu insanlar birbirleriyle öyle çabuk anlaşır ki İtalyanlar asker olduklarını bile unuturlar. Hayatı başka insanların gözlerinden görmeye başlayınca da dostluk, aşk, düşmanlık, sevgi gibi temel kavramlar üzerine yeni tecrübeler kazanmaya başlarlar. Aslında bu savaş ne güzeldir öyle değil mi?

Küçük bir kasabada sıradan bir yaşam süren Gilbert'ın hayatı sorumluluklarından ibarettir. Bir yandan obezite hastası annesi, diğer yandan ise otizm hastalığıyla mücadele eden kardeşiyle ilgilenmek zorundadır. Hayatında en olağandışı durum ise kasabalarından geçmekte olan Becky ile karşılaşması olur. Becky, Gilbert'ın hayatına adeta bir güneş gibi doğar. Ona daha önce hiç karşılaşmadığı bir şeyi, aşkı armağan eder. Ancak Gilbert'ın omuzlarındaki sorumlulukları bu aşkın arasında devasa bir engel olarak durmaktadır.

Zengin ve yakışıklı işadamı Edward etrafındaki kadınlardan ve hayatının tekdüzeliğinden çok sıkıldığı bir anda New York caddelerinde güzel Vivian ile tanışır. Beraber geçirdikleri büyülü bir geceden sonra aralarında bir anlaşma yaparlar. Bir hafta boyunca sevgili olacaklar ama bu haftanın sonunda herkes yoluna devam edecektir. Vivian geceleri tekrar yol kenarlarına, Edward da elit yaşamına... En lüks otellerde kalıp, zengin kıyafetler ile bambaşka bir hafta geçiren Vivian gönlünü kaptırmaya başladığı anda Edward'dan uzaklaşmaya karar verir. Zira hayat standartlarının farklılığının duyguların önüne geçeceğinden şüphesi yoktur. Fakat aşkın gücü onların bu rüya gibi bir haftalarını gerçek hayatla birleştirir. Ortada ne standart ne de bir fark kalır...

Bir kız ve erkek kardeşi eski ve esrarengiz bir masa üstü aile oyununu keşfedip oynamaya baladıklarında, aynı oyun tarafından 25 yıl önce yutulmuş Alan Parrish'in serbest kalmasına sebep olurlar. Yutulduğu zaman onlar gibi bir çocuk olan Parrish şimdi koca bir adamdır. Oysa oyun bitmemiştir ve önce evleri sonra tüm kasaba oyunun içinden çıkıp gelen muzip maymunlar, yokedici gergedanlar, filler, aslanlar ve her türden hayvan tarafından işgal edilmeye başlanır. Yarım kalan oyunu durdurmanın tek yolu, tabii ki oyunu kazanıp bitirmektir. Peki kahramanlarımız bunu anladıklarında her şey için çok mu geç olmuştur?

Film ilk çocuklarını bekleyen ve mevcut yaşam koşullarından memnun olmayan genç çift Burt ve Verona'nın yerleşip, kuracakları ailenin köklerini salabilecekleri ve çocuklarını büyütebilecekleri en ideal yeri aramak için Amerika'yı dolaşmalarını anlatıyor. Çiftin yol boyunca yaşadıkları aksilikler ve aradıkları ’ev’i bulmaları için onlara yardım etmeye çalışan enteresan akrabalar ve eski arkadaşlar da serüvenlerine renk katıyor.

Osmanlı döneminin iki köklü ailesi, Tellioğlu ve Seferoğlu aileleri Yeşilvadi denen bölge için birbirine girer. O dönem için Mısır topraklarında söz sahibi olan Tosun Paşa'dan herkes korkmaktadır ve onun sözü herkes için bağlayıcıdır. Sorunun çözülebilmesi için Tellioğlu ailesi evin uşağı Şaban'ı Tosun Paşa kılığına sokar. Ancak, gerçek Tosun Paşa ortaya çıkınca planlar altüst olur.
Alıntıdır
 
Üst