Milli Egemenlik Yolunda Atılmış En Önemli Adım Nedir ?

CaesarJ

Global Mod
Global Mod
Milli Egemenlik Yolunda Atılmış En Önemli Adım: Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu

Milli egemenlik, bir milletin kendi iradesiyle yönetilme hakkına sahip olması ve bu hakkın, dış etkenlerden bağımsız bir şekilde kullanılabilmesidir. Türk milletinin tarihinde, milli egemenliğin sağlanması yolunda atılan en önemli adım hiç şüphesiz 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesidir. Bu adım, sadece bir siyasi devrim değil, aynı zamanda Türk halkının bağımsızlık, özgürlük ve kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduğunu kanıtlayan tarihi bir dönüm noktasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından Türk milletinin yeniden ayağa kalkarak, egemenliğini tamamen elinde tutacağı bir devlet yapısının inşa edilmesi sürecinin zirve noktasıdır.

Milli Egemenlik ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu

Osmanlı İmparatorluğu, 19. yüzyıldan itibaren büyük bir çöküş sürecine girmişti. Birçok cephede savaşlar kaybedilmiş, imparatorluk toprakları hızla parçalanmış ve dış müdahaleler artmıştı. 1. Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için sonun başlangıcını işaret etti. Savaşın sonunda imparatorluk, galip devletler tarafından işgal edilmiş ve Osmanlı toprakları üzerinde paylaşımlar yapılmıştı. Ancak Türk halkı, bu durumun kabul edilemez olduğunu fark etmiş ve Kurtuluş Savaşı'nı başlatmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Türk milletinin önündeki en büyük hedef, bağımsızlık ve egemenlik hakkının yeniden sağlanmasıydı. Bu mücadelede, Osmanlı İmparatorluğu'nun son hükümetinin sultanı ve halifesi gibi geleneksel yönetim biçimleri tamamen devre dışı bırakılarak halkın iradesine dayanan bir yönetim şeklinin temelleri atıldı. Kurtuluş Savaşı’ndaki en önemli hedef, Türk milletinin egemenliğini yeniden kazanmaktı. Bu süreç, yalnızca askeri bir mücadele değil, aynı zamanda Türk milletinin siyasi, kültürel ve toplumsal alanda da yeni bir başlangıç yapma kararlılığını ortaya koyan bir direnişti.

Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

Kurtuluş Savaşı, Türk milletinin topyekûn bir mücadeleye girmesiyle sürdürülmüş, Sakarya Meydan Muharebesi ve ardından gelen Büyük Taarruz, düşman işgaline karşı büyük zaferler kazanılmasına olanak sağlamıştır. Sakarya Meydan Muharebesi, 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde Türk ve Yunan kuvvetleri arasında yapılmış ve zaferle sonuçlanmıştır. Bu zafer, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin başarıya ulaşacağını göstermiştir.

Büyük Taarruz ise, 26 Ağustos 1922’de başlamış ve Türk ordusunun Yunan kuvvetlerine karşı zafer kazanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu zaferin ardından, 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşu ile Yunan işgali sona ermiştir. Böylece, Anadolu'daki Türk egemenliği yeniden sağlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri daha da güçlenmiştir. Büyük Taarruz ve zaferi, sadece bir askeri başarı değil, aynı zamanda Türk milletinin egemenliğini tekrar kazanacağı yönündeki inancın simgesi haline gelmiştir.

Mudanya Mütarekesi ve Lozan Antlaşması

Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkan Türkiye, siyasi ve diplomatik bir zafer de elde etmiştir. 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi imzalanmış ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi, uluslararası düzeyde de onaylanmıştır. Bu mütareke, düşman işgalinin sona erdiğini ve Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen çöktüğünü kabul eden bir anlaşma olmuştur.

Daha sonra, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda tanınmasını sağlayan bir diğer önemli adımdır. Lozan Antlaşması, Türkiye’nin sınırlarını belirlemiş ve Türk milletinin egemenliğini sağlam bir şekilde tanımıştır. Lozan, aynı zamanda Türkiye'nin dış müdahalelerden arınmış, bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürebileceğini ilan eden bir belgedir. Bu antlaşma, Türkiye'nin egemenliğini pekiştiren ve yeni Türk devletinin uluslararası camiada saygınlık kazandığı bir kilometre taşıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve Milli Egemenlik

29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesi, Türkiye’nin siyasi yapısındaki en önemli değişimi simgeler. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte padişah yönetimi son bulmuş, egemenlik kayıtsız şartsız millete verilmiştir. Atatürk, “Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir” sözüyle bu durumu net bir şekilde ifade etmiştir. Cumhuriyet, halkın iradesinin devleti yönlendireceği bir yönetim biçimi olarak halkın egemenliğini esas almış, Türkiye’nin siyasi yapısını modernize etmiştir.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, halkın seçtiği temsilciler aracılığıyla devlet yönetimi gerçekleştirilmiş ve Atatürk’ün önderliğinde, demokratik, laik ve hukuk devleti ilkeleriyle şekillenen yeni bir Türkiye kurulmuştur. Bu yeni devletin en önemli özelliği, egemenliğin yalnızca bir monark veya elitler tarafından değil, halk tarafından kullanılacak olmasıydı. Türk halkı, artık kendi kaderini tayin etme hakkını tamamen elinde tutuyordu.

Sonuç: Milli Egemenliğin Gerçekleşmesi

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, milli egemenliğin sağlanması yolunda atılmış en önemli adımdır. Bu adım, sadece bir devletin kuruluşu değil, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin simgesidir. Türkiye Cumhuriyeti, halkın egemenliğini esas alarak kuruldu ve bu sayede Türk milleti, tüm dünyaya egemenliğinin kendisine ait olduğunu ve bu hakkı hiçbir dış müdahaleye veya baskıya boyun eğmeden kullanacağını ilan etti.

Atatürk’ün "Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir" sözü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularının en temel ilkesini oluşturmuş, Türk milletinin her zaman kendi iradesini esas alacağı bir yönetim anlayışını hayata geçirmiştir. Bu ilkeler, Türkiye’nin çağdaş dünyada özgür ve bağımsız bir ülke olarak varlığını sürdürmesinin temellerini atmıştır. 29 Ekim 1923, bu mücadelenin zaferle taçlandığı, Türk milletinin egemenliğini kazanarak kendi devletini kurduğu tarihtir ve bu tarih, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesidir.
 
Üst