Tezde kaynakça kaç punto ?

Gece

New member
Tezde Kaynakça Kaç Punto Olmalı? Bir Tezden Fazlasının Hikâyesi

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün size sıradan bir sorunun, nasıl hayatın tam ortasına dokunduğunu anlatmak istiyorum. “Tezde kaynakça kaç punto olmalı?” diye başlayan bu hikâye, bir yazı kuralının ötesinde; sabrın, anlayışın ve iki farklı dünyanın birbirine nasıl dokunabileceğinin hikâyesi aslında.

---

Bir Kütüphanenin Sessizliğinde: Ece ve Mert

Ece, üniversitenin kütüphanesinde tezinin son cümlelerini yazıyordu. Günlerdir uykusuzdu. Ekrana her baktığında harfler birbirine karışıyor, kaynakçanın satır aralıkları bile gözünde dans ediyordu.

Yan masada oturan Mert ise bir mühendislik öğrencisiydi. Her şeyin bir düzeni, bir standardı olmalıydı onun için. Hayatta bile öyleydi: formüller, oranlar, ölçüler…

Ece’nin bilgisayar ekranına şöyle bir baktı.

“Kaynakçan 11 punto mu o?” dedi kaşlarını kaldırarak.

Ece başını kaldırdı, gülümsedi. “Nereden anladın?”

Mert elindeki cetveli kaldırdı. “Ben her şeyi ölçerim.”

O anda Ece’nin içinde bir şey kıpırdadı. Gülümsedi, çünkü o an fark etti: hayat sadece ölçmekle değil, hissetmekle de güzeldi.

---

Bir Satır Aralığı Gibi: Uzaklık ve Yakınlık

Mert, Ece’nin tezine göz attı. Başlıklar kusursuzdu, paragraflar hizalıydı ama kaynakça kısmında bir şeyler eksikti. “Burada düzen yok,” dedi. “Kaynakçayı 12 punto yapmalısın. Kurallar böyle.”

Ece derin bir nefes aldı. “Mert, bazen kuralları biraz eğmek gerekmez mi? Belki biraz ruh katmak gerek…”

O an aralarında bir sessizlik oldu. Kütüphanenin sessizliği gibi; yoğun ama huzurlu.

Mert içinden “Ama kaynakça bile ciddiyet ister” diye geçirdi. Ece’nin ise aklında başka bir şey vardı: “Ama bazen hayatın da 1.5 satır aralığı vardır; ne çok sıkı, ne çok boş…”

---

Tezin Ötesinde: Birlikte Yazılan Hayat

Günler geçti. Ece tezini tamamladı ama hâlâ bir sorusu vardı:

“Kaynakça kaç punto olmalı?”

Bu soruyu danışman hocasına, arkadaşlarına ve hatta internetteki forumlara sordu. Herkes farklı bir şey söylüyordu.

Mert ise bir gün ona mesaj attı:

> “Kurallara göre genelde 12 punto olur ama bence sen hangi puntoda mutluysan, o doğrudur.”

O mesaj, Ece’nin tüm yorgunluğunu aldı götürdü. Çünkü ilk defa Mert, bir mühendis gibi değil, bir insan gibi konuşmuştu.

O günden sonra birlikte kütüphaneye gitmeye başladılar. Ece yazıyor, Mert düzenliyordu.

“Bak,” dedi Ece bir gün, “sen kaynakçaya bakarken ben seni izliyorum. Her kelimeyi öyle dikkatle inceliyorsun ki… Sanki benim kalbimdeki satır aralıklarını da düzenliyorsun.”

Mert başını kaldırdı, hafifçe gülümsedi. “Ben sadece noktalı virgüllerle uğraşmayı severim ama galiba senin cümlelerinde virgül bırakmak istiyorum; bitmesin diye.”

---

Bir Forumun İçinde, Bin Hayat

Ece tezini tamamladığında, forumda yeni bir başlık açtı:

> “Tezde kaynakça kaç punto olmalı?”

Ama altına yazdığı ilk cümle, herkesi duygulandırdı:

> “Bence 12 punto; çünkü sevgiye de, emeğe de ciddiyet yakışır.”

Altına yüzlerce yorum geldi.

Bir kullanıcı yazdı:

> “Benim danışman 10 punto dedi ama şimdi düşündüm, belki de mesele puntoda değil, emekteymiş.”

Bir başkası şöyle yazdı:

> “Kaynakça, bir tezin kalbidir. Çünkü orada senin kimden ilham aldığın yazar. Kalbimizin de ilham aldığı insanlar vardır, değil mi?”

Mert o başlığı görünce sadece bir cümle yazdı:

> “Bazı insanlar, hayatının kaynakçası olur.”

---

Gerçek Cevap: Punto Değil, Denge

Gelelim teknik kısma — çünkü hepimiz o forum başlıklarında cevabı da arıyoruz.

Genellikle üniversitelerde kaynakça kısmı 12 punto olarak yazılır.

Yazı tipi Times New Roman ya da Arial, satır aralığı ise 1.5 ya da tek satır olarak tercih edilir.

Ancak asıl mesele şudur: biçim, içeriği taşır ama duyguyu değil.

Bir tez ne kadar düzgün yazılmış olursa olsun, içinde emek yoksa o sadece harflerden ibarettir.

Ece’nin tezinin sonunda bir teşekkür kısmı vardı.

Şöyle yazmıştı:

> “Bu tezi sadece akademik bir çalışma olarak değil, bir hayat dersi olarak yazdım. Her harfte sabır, her kaynakta bir nefes, her noktada bir insan var.”

---

Ve Şimdi Sıra Sende, Forumdaşım

Belki sen de şu anda tezinin başında oturuyorsun, gözlerin sayfalarda, ellerin klavyede. Belki danışmanın “düzenli ol” diyor, kalbin ise “biraz da hisset” diye fısıldıyor.

Unutma, kaynakça sadece bir liste değildir; o senin yol arkadaşlarının adıdır.

Kimden ilham aldıysan, kim seni büyüttüyse, orada onlara da yer veriyorsun.

Yani belki asıl soru “Kaç punto olmalı?” değil,

“Ben bu teze kaç kalp koydum?” olmalı.

Ve biliyorum, bu forumda da senin gibi geceleri yazan, satır aralığında duygularını gizleyen onlarca insan var.

Hadi yaz bakalım, senin tezinde kaç kalp atıyor?

Belki senin hikâyenden bir diğeri ilham alır.

Çünkü bazen bir punto farkı, bir hayatın yönünü değiştirir.
 
Üst